İnsan tarihi boyunca en önemli varlık olan bilgi; insan aklının alabileceği gerçek, olgu ve ilkelerin tümüdür. Hızla gelişen teknoloji ile şirketler, kurum ve kuruluşlar dijitalleşmeye başlamış ve bilgi çağımızın en önemli sermayesi olmuştur.
Geçmişten günümüze bilgi, kamu ya da özel kurum ve kuruluşlarda toplanmakta ve muhafaza edilmektedir. Muhafaza edilen bu bilgiler kişisel veri niteliği taşımaktadır. Bu yüzden de güvenli bir ortamda korunmak zorundadır. Aksi takdirde kişilerin temel hak ve hürriyetlerini kısıtlayabilir, özel hayatın ihlaline ve kurumların zarar görmesine yol açabilir.
Yetkisiz kişilerin, kişisel veri taşıyan bu bilgilere erişimlerinin önüne geçilebilmesi için Avrupa Konseyi 28 Ocak 1981’de “Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında Bireylerin Korunmasına İlişkin 108 Sayılı Sözleşme” imzaya açmıştır. Türkiye, bu sözleşmeyi imzalayan ülkeler arasında yer almaktadır.
2010 yılında, “Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir…” hükmü, genel kanunlar içinde yer alan hükümler ile korunan kişisel veriler için anayasanın 20. maddesine eklenmiştir. Fakat bu hüküm yeterli görülmeyince günümüzdeki Kişisel Verilerin Korunma Kanunu yürürlüğe girmiştir.
Avrupa Konseyi’nin sözleşmesi temel alınarak hazırlanan Kişisel Verilerin Korunma Kanunu 18 Ocak 2016’da meclise tasarı olarak sunulmuştur. 24 Mart 2016 tarihinde de kabul edilmiştir. 6689 Sayılı Kişisel Verilerin Korunma Kanunu, 7 Nisan 2016 tarihinde ise 29677 sayılı Resmî Gazete ’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.
KVKK m. 1’de yer alan “Kişisel verilerin işlenmesinde başta özel hayatın gizliliği olmak üzere kişilerin temel hak ve özgürlüklerini korumak ve kişisel verileri işleyen gerçek ve tüzel kişiliklerin yükümlülükleri ile uyacakları usul ve esasları düzenlemek” ifadesi, yürürlüğe giren kanunun amacıdır. Böylelikle, kişisel verilerin zorunlu ya da rızaya bağlı olması fark etmeksizin sınırsız biçimde ve gelişigüzel toplanması, yetkisiz kişilerin erişimine açılması ve amaç dışı kötüye kullanımı sonucu kişilik haklarının ihlal edilmesinin önüne geçilmesi amaçlanmıştır.